Genel

Levent Taşkın / Makale: İş Ortamında Huzurun Önemi
Günümüzün ve yaşamımızın büyük bir kısmını harcadığımız işyerlerimizdeki ortamın niteliği, kalitesi ve huzurunun aslında çoğu zaman çalışanların ve yöneticilerin elinde olduğunu düşünüyorum.

Bilerek ya da bilmeyerek günümüzün 8-12 saatini geçirdiğimiz işyerimizi bazen birbirimize nasıl zehir ettiğimizi veya egolarımız ve davranışlarımızla birbirimizi ne derece huzursuz ettiğimizi göremeyebiliyoruz. Bunun tabi ki birçok nedeni var ama ben temel dört konudan bahsetmek istiyorum:

İş yerindeki verimlilik, huzur, sürdürülebilir bir başarı, yaratıcılık, değişim ve motivasyon hem yöneticinin hem de çalışanın elindedir.İş yerindeki verimlilik, huzur, sürdürülebilir bir başarı, yaratıcılık, değişim ve motivasyon hem yöneticinin hem de çalışanın elindedir.Büyütmek için resme tıklayın1.Yöneticinin yüksek egosu. Takım oyununu imkansız kılar, tek adam ve her şeyi ben bilirim edası ile ekipte huzursuzluk, tedirginlik ve korku yaratırlar. Farklı fikirlere açık olunmadığı gibi, yaratıcılığı ve gelişimi engeller. Katılımcılık yerine ‘’söyleneni yap yeter’’ duygusu yaratırlar. Çünkü; genellikle her konuda bilgi sahibidirler ve her şeyi bilirler. Gurudurlar. Soru veya sorunlarınızı dinlermiş gibi yaparlar ve aslında hiç çözüm getirmezler, sadece konuşurlar. Bencil davranırlar, motive edici takdir cümlelerinden çok hep eleştirirler. Saygılı olmak ve teşekkür etmek lugatlarında kolay kolay yer almaz. Hatalarını asla kabul etmezler. Hatayı personeline atmada ustadırlar. Eleştirilmeye hiç tahammülleri yoktur. Başkalarının dedikodularını yapmaktan veya dinlemekten hoşlanırlar. Her şeyi, sizden çok çok önce mutlaka düşünmüştür. Ekiplerine pek değer vermezler. Onlar söyleneni yapsın yeter derler. Kendilerine yapılan yanlışlıkları kolay kolay unutmazlar, fırsatını bulduklarında karşılığını vermek için beklerler. Pohpohlanmak çok hoşlarına gider.
Tüm bunlar ekibin huzurunu bozar ve personelin şirketten uzaklaşmasına neden olur. İyi olanlar önce ayrılır ve sürekli iyi bir ekip oluşumunu neredeyse imkânsız hale getirir. Çünkü ekipte genelde söyleneni yapan askerler kalır.

2. Eski personellerin tutumu. Organizasyonda uzun yıllar çalışmış, çok sayıda yönetici görmüş, şirket başarılı bir süreç yaşıyorsa, kendilerini bu başarının nedeni ve sahibi olarak algılayan; başarısız bir süreçten geçiyorsa, bu durumu beceriksiz yöneticilerin hatalarına ve kendi fikirlerinin dinlenmemesine bağlayan çalışanlarımız çoktur. Bu tür çalışanlarımız genelde performanslarının yüksek olduklarını düşündükleri için, yaşanan her türlü aksaklıktan başkalarını sorumlu tutarlar. Şirketlerine çok bağlıdırlar; şirkete katkı sağlamaya istekli olduklarını her fırsatta dile getirirler ve personel anket sonuçlarını yükselten gruptur.

Ancak hafta sonu eğitimden veya mesai dışı biraz katkıda bulunmaktBüyütmek için resme tıklayınan nefret eder, görevlerine ek olarak verilen sorumluluğa şiddetle karşı çıkar, bölümler arası iş birliğinin uzantısı olan üstlenmeleri gereken ek bir sorumluluktan kaçmak için türlü bahaneyi uydururlar. Öğle yemeklerinde tatil ve hafta sonu planları yapar, ülkenin politik durumu veya hafta sonu maçları konusunda saatlerce sohbet ederler. Dedikoduyu severler. Değişime ve yeniliğe karsı dirençleri fazladır. Bu tür personellerin maliyeti de yaptığı işe göre yüksektir. Bu nedenle bağlılık/ verimlilik ve maliyet denklemi bu tür personellerde iyi analiz edilmelidir. Bu personel genelde şirkette yeniliğinin önündeki en büyük direniştir, değişim onların konfor alanına zara verecektir. Bu nedenle değişimde liderlik yapacak kişileri seçerken iyi analiz yapmak gerekir. Takımın huzuru ve verimliliğini etkileyecek şekilde farkında olmadan olumsuz bir atmosfer yaratırlar. Ekip oyununa yatkın olmayan bazı tecrübeli oyuncular, diğerlerini kötü durumda bırakmayı bilirler. En sıkışık olduğunuz anda topu size atar ve ne yapacağınızı seyrederler. Arkanızdan da bu işe ait hiçbir sorumluluk almadan yorum yaparlar.
Oysa ekip ruhunu taşıyan tecrübeli oyuncular başkasının başı sıkışıkken yardıma koşar, takımı rahatlatır ve yeniden toparlanmasını sağlar. Personel davranışı da bu nedenle çok önemlidir.

3. İş delegasyonunun yapılmaması veya yapılmak istenmemesi. Bazı yöneticiler iş delegasyonu bilir ama yapmak istemez; bazıları bilmez ve yapamaz, bazılarının ise iş delegasyonu hiç işine gelmez. Çoğu zaman yönetici iş delegasyonunu yapmaz ve hatta yapmak istemez. Kontrolu ve koltuğunu bu şekilde elinde tuttuğuna inanır; sürekli çok çalışır ama %60 boş çalışır; çünkü elemanının yapması gereken işleri o yapar, kendisini önemli hisseder. Oysa doğru delegasyon zaman kazandırır, çalışanların yetkinliklerini artırır, yöneticinin kendisinden sonra gelecek kişilerin yetiştirilmesini sağlar, çalışanları cesaretlendirerek motive eder. Yönetici de boşa çıkan zamanını işini geliştirecek yeni fikirler için kullanır. Günümüzde bazen 8-12 saatini geçirdiğimiz işyerimizde, birbirimizi ne derece huzursuz ettiğimizi göremeyebiliyoruz. Günümüzde bazen 8-12 saatini geçirdiğimiz işyerimizde, birbirimizi ne derece huzursuz ettiğimizi göremeyebiliyoruz.Büyütmek için resme tıklayın

4. İş yerinde aşırı dedikodu huzursuzluğun kaynaklarından birisidir. İşyerinde yöneticilerden maaşlara, ikili ilişkilerden kimin ne kadar az çalıştığına kadar geniş yelpazede dedikodu yapılır. Bazı insanlar bunu is edinir ve popüler olduğunu düşünüp her şey hakkında bilgi sahibi olmayı amaç edinir. Bunları paylaşarak da kendini önemli biri olarak hisseder. Bu arada kendisi hakkinda hiçbir dedikoduyu da kaldıramaz. Kendi eksikliklerini, beceriksizliklerini başkaları hakkinda dedikodu yapıp onların mutsuzluğu ile kapatmaktan zevk alırlar. Bazen de kıskançlıklardan dolayı karşı tarafı karalamak için bu isi yaparlar. Uzak durmanın en doğru yolu etrafımıza duvar örmektir

Bu nedenle iş yerindeki verimlilik, huzur, sürdürülebilir bir başarı, yaratıcılık, değişim ve motivasyon hem yöneticinin hem de çalışanın elindedir. Sadece herkesin daha bilinçli, işbirliği ve saygı içerisinde çalışmaya özen göstermesi gerekir görüşündeyim.

Çalışma biçimimiz ne kadar sıradansa o kadar farksızdır. Yaratıcılık sunduğumuz hizmet veya ürünü farklılaştırarak bir adım öne geçmemizi sağlar. Her yaptığımız işi nasıl daha farklı yapabiliriz, nasıl artı değer katabiliriz diye düşünmek ve bunu şirket içinde içselleştirmek yönetici liderin görevidir. Bunun için ayrıca çalışanlarımızın yaratıcılığına imkân sağlayacak iletişimi de sağlamalıyız. Mutlaka çalışanlarımızı dinlemeliyiz. Bu sebeple çalışanlarımıza fikir sormamız bizi zayıf göstermez; aksine ileri görüşlü bir lider konumunda algılanmamızı sağlar. Yönetici olarak bizim görevimiz çalışanımızı rakip görmektense onların önLevent TAŞKINLevent TAŞKINBüyütmek için resme tıklayınlerini açarak ve teşvik ederek ekip olarak başarıyı yakalamaktır. Demoralize olduklarında cesaret artırıcı konuşmalar ile onları motive etmek de bu nedenle önemlidir. Ekibimizin uyarı, fikir ve çözümlerine kulak vermek basit ve sıradan olduğunu düşündüğümüz ve gözden kaçırdığımız fikirlerin ortaya çıkmasını sağlar.

İş yerindeki verimliliği sağlamada en büyük rol tabi ki biz yöneticilere düşmektedir. Bunun için bizler yönetici olarak her şeyden önce kendimizin de bir çalışan olduğunu unutmamalıyız. Kendi birimimizde bulunanlarla takım olunduğumuzu diğer çalışanlara hissettirmeli ve takım üyelerine rehberlik ve liderlik yapmalıyız.
Bir yöneticinin çalışanlara bakışı da çok önemlidir. İnsanların bazı olumsuz ve uyumsuz yanları olabilir. Önemli olan onların olumlu ve seçkin özelliklerini bulup ortaya çıkarmak ve bu yolla onun firmadaki katma değerini arttırmaktır.

Sonuç olarak işimizi sevmek ve heyecanla yapmak, çalışırken mutlu olmak için en önemli koşullardan birisi hepimizin kendimize düşeni aynı oranda yapabilmesine bağlıdır.

Makale:

Levent TAŞKIN

Cookies user preferences
We use cookies to ensure you to get the best experience on our website. If you decline the use of cookies, this website may not function as expected.
Accept all
Decline all
Functional
Tools used to give you more features when navigating on the website, this can include social sharing.
AddThis
Anladım!
Decline
Save