19 Mayıs

Enerji

ICCI 2012 – 18. Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız  tarafından törenle açıldı. Açılış töreni ardından düzenlenen MÜSİAD Özel Oturumu, “Geçmişten Geleceğe Türkiye’nin Yakın Çevresiyle Enerji İlişkileri” başlığı ile düzenlendi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız yaptığı konuşmada dünyada özellikle OECD ülkelerinin 2035 yılına kadar yapacakları yatırımların dünya bazında çok ciddi bir rakam oluşturmadığı ama OECD dışındaki ülkelerin dünyanın büyümesinde çok etkili bir büyüklüğe ulaştığını gördüklerini söyledi. Bakan Yıldız, 5.6 milyar ton civarındaki petrol kullanımı, 2030 yılında 5.8 milyar ton petrolü alan OECD ülkesi dışındaki ülkelerin ise 6.4 milyar ton civarında olan toplam talebin 10.9 milyar tona ulaşabileceğini gördüklerini sözlerine ekledi. Taner Yıldız şöyle devam etti:

“Bu yaklaşık yüzde 69’luk büyüme dünya ortalamasının yüzde 40’larda olacağını gösteriyor. Ama bu aynı zamanda enerjide rekabet edeceğimizi ülkelerin sınıflandırılmasını ve pazar açısından da sanayicilerimizin ne tür pazarlara hitap edeceğini gösteriyor.”

Bakan Taner Yıldız konuşmasında doğalgaz ve elektrikteki rekabeti düzenlemek için yapılanların enteresan sonuçlar ortaya koyduğunu ifade etti. Bir kısmının kamuoyu tarafından algılandığına dikkat eçekerek, “Bunlardan biri Türkiye’de TL cinsinden 2008 Aralık ayındaki fiyatlarına TL cinsinden henüz ulaşamamış olmasıdır. Yani krizin tesiri ve enerji kalemlerindeki dalgalanmalar henüz stabil hale gelmedi. Hele hele son bir yılda Arap baharı buna artı katkı koydu. Şu anda ihracatımızın önemli bir bölümünü teşkil eden AB ülkeleri nezdindeki rekabete baktığımızda doğalgaz hala ikinci konumda.” Bakan Taner şöyle konuştu:
“Dünyada doğalgazın dört ana eksende dağıtımının yapıldığını ve fiyatlandırmanın da buna göre yapıldığını unutmamak lazım. Geçen hafta Katardaydık, oradaki enerji piyasasının dünyadaki yapılandırılmasına baktığımızda enteresan sonuçlar görüyoruz Amerika’nın Türkiye’nin yarısı fiyatında olduğunu ama aynı zamanda beş katı fiyatla da uzak doğuda satıldığını biliyoruz.”

“Dünyadaki talep artışının kaynaklarına göre dağılımına baktığımızda yine Türkiye’deki enerji yapılanması açısından da dikkat çeken rakamlar var. Akaryakıtın yüzde 14’ler civarında doğalgazın yüzde 50’ler civarında, kömür yüzde 30 nükleer enerjinin yüzde 61’ler civarında, hidroelektrik kaynağının yüzde 47, rüzgar, güneş jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının ise yüzde 550 kat civarında artacağını görüyoruz. Yani 5.5 katına çıkabilecek bir yenilenme enerji kaynaklarının, çizilen bu tablo doğru yöne gittiğimizi gösteriyor.”

Bakan Taner Yıldız ayrıca, sivil toplum örgütlerine düşen görevler olduğunu aktararak “Bugün bir sürü iyi niyetli tava çalan vatandaşlarımızın yanında, yerli kaynaklarımıza müdahale edenlere karşı sivil toplum örgütlenme gücünü kullanmak durumundadır. Çünkü bizim her yerli kaynaklar yaratıldığı gerek yapacağımız yatırımlar tarafımıza yol su elektrik olarak dönmüyor bunlar ithal enerji olarak geri dönüyor. STK’ların doğalgazla ilgili şikayete gelirsek evet doğalgaz ithalatını azaltmamız lazım” dedi.

Türkiye de şu anda 2 bin tane yatırımın realize edilmiş 71 tanesinin şu anda durdurulduğunu da ifade eden Yıldız, “Bunların önemli bir kısmı yerli enerji kaynakları ile alakalı. Burada herhangi bir yanlışlık yok, politikalarımızla örtüşmeyen söylemlerimizle örtüşmeyen bir yan yok. Burada önemli bir sıkıntı yerli enerji kaynakları ile ilgili. Bununla hep beraber mücadele etmemiz lazım. Ben her yapılan müdahalenin kötü niyetli olduğunu söylemiyorum. Ama sonuçlar itibariyle sonucun özelilkel ithal enerji ile alakalı, cari açıkla alakalı önemli sonuçlar doğurduğundan bahsetmek istiyorum. Herhangi bir kalemin doğalgaz veya petrolün veya ithal kömürün enerji kalemleri başlığı altında olması enerji sektöründe kullanıldığını göstermez. Hele hele 2011 yılında 54 milyar dolar civarındaki ithalat kaleminin enerji başlığı altında söylendiğini ama bunun yarıdan fazlasının ulaşım sektöründe kullanılmıştır” şeklinde konuştu.

Bakan Taner Yıldız Enerji Borsası ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Mayıs 2012 tarihi itibariyle bir strateji belgesi olacağını söyleyerek, “Buradan çıkacak sonuçların mutlaka o belgesi olacağını söylemeliyim. Bizim teşvik ve tasarruf paketi ile alakalı Türkiye’de enerji sektörüne düşen önemli görevler var. Bunların içinde madencilik sektöründen bütün üretim kaynaklarına kadar özellikle son Güney Kore ve Çin seyahatleri ile birlikte Katar’daki görüşme bundan sonra yatırımları daha da artıracaktır. Doğrudan yatırımların Türkiye’de cazip yatırım alanları olduğunu gösteriyor” dedi.

EPDK Başkanı Hasan Köktaş ise konuşmasında Türkiye’nin kalkınmasında tekstil, inşaat gibi sektörler motor gücünü oluştururken artı sanayi üretimindeki büyüme oranında en yüksek payı olan enerji sektörü, lokomotif bir sektör olmaya aday hale geldiğine dikkat çekti.  Köktaş, Türkiye ekonomisinin geçen yıl yüzde 8.5 civarında büyüdüğünü, sanayi üretiminin geçen yılın şubat ayına göre yüzde 4.4 oranında arttığını ve en büyük artışın yüzde 11.4’le enerji sektöründen geldiğini belirtti. Sadece şubat ayında toplam 2 milyar lirası hidroelektrik santralleri olmak üzere toplam 3 milyar liralık enerji yatırımı teşviki alındığını sözlerine ekleyen Köktaş şöyle devam etti:

“Son aylarda Türkiye’nin en büyük holdinglerinin yöneticileri ardı ardına yıl boyunca en fazla yatırımı enerji sektörüne yapacaklarını açıklıyor. Türk bankalarının enerji sektörüne son beş yılda yaklaşık sağladığı kredi 25 milyar doları aşmıştır, bu yıl yüzde 15/20 oranında artması beklenen bankaların verecekleri kredi payından en yüksek payı enerji sektörü yatırımları alacaktır. 1923ten  2002 yılına kadar  Türkiye’nin 15 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye yatırımı girmişken, son dokuz yılda 100 milyar dolara yaklaşmıştır. Son 4-5 yıldır Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye yatırımdan en büyük payı enerji sektörü alıyor.”

EPDK tarafından lisans verilen, yeni özel sektör yatırımları 1660, kurulu yatırım ise 73 bin 430 megabayta ulaştığını açıklayan Köktaş, inceleme değerlendirme ve başvuru aşamasında olan proje adetinin 2 bini geçmiş ve 90 bin 800 megabayta ulaşmıştır. Bu kadar çok sayıda projenin gerekli tüm izinleri alarak lisanslandırılmış olması bu projelerin tamamının gerçekleşeceği anlamına gelmeyeceğini açıkladı. Köktaş sözlerini şöyle tamamladı:

“Ülkemiz ekonomisinin motor gücü haline gelen enerji sektörünü daha da güçlendirilmesi için hepimize büyük sorumluluklar düşüyor Enerji kanunlarında yapılacak değişiklikler, sektörün yeni dinamizm kazanması açısından önemlidir.

EPDK da çok daha yeni düzenlemeler için çalışmalarına devam edecek. Enerji piyasasını güçlendirmek için saydığım bu hususlara önem gösterecektir.”

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner yaptığı konuşmada yeni yatırımların Türkiye’nin geçirmesi gereken dönüşüm için küçük bir kısım olduğunu ifade ederek mevcut yatırımlar ve iş yapma ortamının sürdürülebilir bir seviyeye ulaşması gerektiğine ve en büyük ithalat kalemini enerjinin oluşturduğu gerçeğine dikkat etmek gerektiğini vurguladı. Boyner, enerjide dışa bağımlı bir ülke olması nedeniyle Türkiye’nin enerji açığının, milli gelire oranla yıllık ortama yüzde 4 civarında bir açık verdiğini söyleyerek şöyle konuştu.

“Enerji tek başına cari açığın yüzde 60’tan fazlasını oluşturur hale geldi. Cari açığı giderek Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı ile Sanayi Bakanlığı’nın ortak sorumluluğunda olduğunu biliyoruz. Bu dönemle her çeşit iktisadi faaliyetin her çeşit girdisi olan enerjinin dengeli ve rekabetçi bir ortamda sağlanması gelecek kuşaklar için en önemli sorumluk. Ancak enerjide ithalata bağımlı olmamız, enerji denklemimizde stratejik bazı seçimler yapmamızı zorunlu kılıyor. 2023 vizyonu ile hazırlanan politikalar için gerekli politikaların sağlanması gerekiyor. Bu doğrultuda yerli ve yenilenebilir enerjinin sağlanması için gerekli önlemleri almalıyız. Gerekli yatırım ve finansmanı önümüzdeki 10 yıl içinde yapmak için harekete geçmeliyiz.

Tüketiciler olarak enerji tasarrufuna büyük katkılar sağlayabiliriz. Refah arttıkça enerji tüketimi artışında Türkiye Çin’den sonra ikinci sırada yer alıyor. Bu nedenle enerji verimliği öne çıkıyor.

“TÜSİAD olarak geçen yıl başlattığımız vizyon 2050 Türkiye projesinin devamı olarak binalarda enerji verimliliğini bu sene daha detaylı işleyeceğiz. Daha rekabetçi daha fazla katma değer üreten Türkiye’nin mutlaka serbestleşmesini sağlamış, rekabetçi piyasa koşullarında çalışan bir enerji sektörüne ihtiyacı var. O nedenle bu sektörde gerçekleştirilmesi gereken hem serbestleşme hem de kaynak çeşitlendirme çalışmalarına tüm sanayiciler olarak katkı sunmak zorundayız. Enerjide arz güvenliğini sağlamaya dönük yatırımlar için önemli bir koşul da uzun vadeli öngörülebilirlik. Bu çerçevede son dönemde piyasanın liberalleştirilmesi yönünde atılan adımları memnuniyetle karşıladık. Elektrik piyasası kanunu ile başlamak üzere başta doğalgaz piyasası olmak üzere enerji piyasalarını ilgilendiren diğer mevzuatların da enerji yatırımlarında örnek olan özel sektör ile işbirliği içinde ele alınması daha iyi sonuçlar doğuracak.

Açılış töreni ardından düzenlenen MÜSİAD Özel Oturumu, “Geçmişten Geleceğe Türkiye’nin Yakın Çevresiyle Enerji İlişkileri” başlığı ile düzenlendi.

Oturumda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, eski enerji bakanları Recai Kutan ve Hilmi Güler ile bir araya geldi. Oturumun başkanlığını ise MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan yaptı.

MÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan oturum başkanı olarak yer aldığı toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye için enerji adına kıymetli katkıda bulunmuş çok önemli şahsiyetleri ağırladıkları için mutlu olduklarını ve 2023’te 500 milyar dolarlık ihracat yapmayı hedefleyen bir ülke olarak neler yapılması gerektiğini tartışmaları gerektiğinin önemine dikkat çekti.

2019 yılından itibaren 3 nükleer santral

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ise konuşmasında nükleer santrallerle ilgili Akdeniz’de Akkuyu’da Rusya ile anlaştıklarını hatırlatarak, “2.4 milyar dolara bu yıl tamamlanacak. Süreç devam ediyor. İkinci ve üçüncü santrallerle ilgili görüşmeler devam ediyor. Yeni kurduğumuz modelde bir dizi maddeler içeriyor. Dünyadaki modelden farklı. İkinci ve üçüncü nükleer santrallerle ilgili de toplam 12 ünite olarak üretime geçeceğiz 2019 yılından itibaren elektrik üretimine başlayacak bu santraller” diye konuştu. Bakan Yıldız şöyle devam etti:

Yerli elektrikli otomobili destekliyoruz

“Yenilenebilir enerji kaynaklarının dünya ortalamasının üstünde olduğu bir ortamda yükselmek, ki şu anda yüzde 25’lerde. Doğalgazın oranlarını özellikle meskenlerde artırmak ama elektrik üretimindeki payını artırmak istiyoruz. Yerli kömürün önünü açmak istiyoruz. Yerli otomobillerle, elektrikli otomobillerle alakalı düzenlemeler EPDK tarafından da yapıldı. Yalnız biz elektrikli otomotiv üretimini olabildiğince yerli olması kaydıyla destekliyoruz. Bir önemli kaide şu sizin oraya vereceğiniz elektriği nereden bulacaksınız, bunun da yerli olmasını istiyoruz biz. Siz ithal kaynaklarla o aracı üretiyorsanız bu faydadan çok zarar olur. Özelleşmenin devam etmesi serbest piyasada kamunun yerine özel şirketlerin artması, biz buna yine devam edeceğiz. BOTAŞ, TPA gibi kamu şirketlerinin büyüklüğünü bozmayacağız ama özel sektörle beraber devlet ciddiyeti içinde kamunun sırtından inmiş olacağız."

Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai Kutan, enerjinin sosyal ve ekonomik kalkınmanın temel girdisi olduğunu ve ülkemizdeki kalkınma hamleleri, hızlı nüfus artışı, sanayileşme, sosyal gelişmelerin doğal sonucu olarak enerjiye olan talebin hızla artığına vurgu yaptı. Kutan, 1970 yılında ülkemizde kişi başına tüketilen elektrik enerjisi 205 kilovat saat iken 2010’da 2 bin 900 kilovat saate çıktığını aktardı. Kutan şöyle devam etti:

“Şu anda ülkemizde elektrik enerjisi talebindeki yıllık artış yüzde 7-8 civarında bazen yüzde 10’lara bile çıkıyor. Dünya ile kıyaslarsak 2002’de Yunanistan’da kişi başına tüketilen elektrik 5800 kilovat saat, Amerika’da 13 bin kilovat saat idi. Bu rakamlar Türkiye’nin ciddi anlamda kalkınma gayreti içinde olduğunu gösteriyor. Talepte inanılmayacak ölçüde büyük artışlar olacak. Biz enerji için gerekli maddeleri büyük ölçüde dışardan ithal ediyoruz. Elektrik enerjisi üretiminde yaklaşık yüzde 50 oranında dışa bağlıyız. Maalesef zengin gibi görünen iki doğal kaynağımız var biri hidrolik bir de linyit, petrol doğalgaz yok. Kaliteli kömürümüz yok. Onun için yerli kaynak ve ülke çeşitlendirmesini mutlaka yapmamız lazım.”

“2010-11 yılları civarında petrolün varil fiyatı 100 - 110 dolar civarındaydı. Şimdi yakın bir gelecekte bunun belki 400 dolara kadar çıkacağı iddia ediliyor. On yılda doğalgaz fiyatlarında da yüzde 400 civarında bir artış oldu. Bu fiyatların artışı doğalgazda da yeni enerji kaynakları arayışına sevk edecek. Burada da iki alan güneş ve hidroelektrik gündeme geliyor. Bunun dışında güneş enerjisi üzerinde ısrarla durulması gerekiyor. Yapılan araştırmalara göre petrol tükenmez bir enerji kaynağı değil. Dünyadaki ham petrol rezervlerinin kapasitesinin 35-40 senelik ömrü olduğu iddia ediliyor. Onun için güneş enerjisine dönülmesi lazım.”

Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Mehmet Hilmi Güler ise oturum başlığında yer alan komşuluk kavramıyla ilgili düşüncelerini dile getirdi. Komşuların elektriğine de suyuna da doğalgazına da petrollerine de hatta madenlerine de ortak olduklarını ifade eden Güler, “Komşularımızla ilişkilerimizi önemsiyoruz. Enerji söz konusu olduğunda her ülke kendi çıkarlarına göre hareket ediyor, her ne kadar biz onlara kardeşimiz gibi baksak da onlar daha çok çıkarlarını göz önüne alıyor. Dolayısıyla enerjide siyaset ve çıkarlar dış politika açısından çok önemli. Bakanlığım döneminde Türkiye’yi enerjide aktif bir aktör haline getirmekti. İkincisi amacımız ise enerjiyi gündelik hayatımızda kolay algılanır bir hale getirmekti. Üçüncüsü ise yerli kaynaklar ve yenilenebilir enerjiye ağırlık vermek ve bu piyasayı oluşturabilmekti” dedi.

Hilmi Güler yabancıların, Türkiye’ye gazı pahalı kullandırmak istediklerini söyleyerek Türkiye’nin sanayide rekabet etmesini istemediklerini belirtti. Güler, “Sadece bir transit ülke olarak görüyorlar. Burada nakliyat fiyatının görülmesi lazım. Eğer bu düşülmezse sanayimiz Avrupa ile rekabet edemez. Bunu mutlaka dikkate almak lazım. Yani Türkiye’de eğer rekabetçi bir ortam olursa bizim mutlaka Gürcistan sınırı olarak İran veya Azerbaycan’ı düşünüyorsak bu şekilde almamız lazım. Ve tabi ki kendi gazımızı bulmamız yönündeki çalışmalarımız sürdürmemiz lazım” şeklinde konuştu. Hilmi Güler şöyle devam etti:

Bakanlığım dönemimde DSİ bana bağlıydı. Belki bundan sonraki savaşlar petrol dışında su savaşları olacak. Petrol fiyatı düşer çıkar ama suyun fiyatı hiç bir zaman düşmeyecek. Bunların hepsini bir büyük perspektifte ele almamız gerekiyor. Dolayısıyla başta Ilısu Barajı olmak üzere, Bulgaristan’la olan mesele aynı zamanda, Edirne’deki su altında kalmalar bunlar da enerjinin bir parçası olarak görüyorum.

Ayrıca enerji borsasının kurulması lazım, doğalgazın da mutlaka Ankara’da fiyatının tartışılması lazım, eğer öyle olursa o zaman biz nakliye fiyatını kurtarabiliriz. Avrupa ile bu meseleyi çözmek lazım. Dolayısıyla doğalgazı öne çekerek, elektriği yenilenebilir enerji üzerinde çalışmalar yapmamız lazım.”
Ümit Boyner TÜSİAD’ın Enerji Bakanlığı ile birlikte gerçekleştireceği Enerji Borsası’nın uzun vadeli öngörülebilirliğin sağlamak için serbest piyasa tarihinde referans fiyatın oluşturulması kritik öneme sahip olduğunu söyledi. Boyner, “Enerji Borsası bu referans fiyatın şeffaf ve piyasa temelinde oluşmasının en önemli boyutu. Ancak bundan böyle de enerji borsası ülkemiz enerji sektörünün tam serbest ve rekabetçi bir yapı oluşturulması için ulaşılması gereken bir sonraki aşamayı ifade ediyor” dedi.

MÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihat Vardan da konuşmasında enerji konusunun cari açığı etkileyen en önemli konu olduğuna dikkat çekerek, 2002’den 2012 ye kadar enerji faturası altı kat arttığına, 2011 sonunda toplam ithalatımızın yaklaşık yüzde 22.5’u yani 54.1 milyar dolara ulaşan bir fatura çıktığına dikkat çekti. Vardan Şöyle devam etti:

“Bu rakam dış ticaret açığı içinde ithalatın payının yüzde 45’lere cari açığı ise yüzde 75’lere ulaştığını gösteriyor. Dış ticaret açığını bu şekilde etkileyen toplam enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 76’sının ithalata dayalı olması konusu günümüzde önümüzdeki zaman dilimi içinde hepimizin ciddi tedbirler almasını gerektiriyor. Petrol ve doğalgaz fiyatlarının artma ihtimalinin oldukça yüksek olması hepimizin bir şekilde bu kabusla kalkar durumda olduğumuzu görüyoruz. Peki bu durumda biz ne yapacağız ne yapmalıyız? Öncelikle mevcut yurt dışı kaynaklardan temin ettiğimiz enerjiyi sağlama almak gerekiyor Özellikle yanı başımızda İran Irak Suriye gibi ülkelerde devam eden gerginlikler diğer yandan bundan yanaklı süre gelen sorunlar tüm dünyayı endişeye sevk ediyor. Biz enerjide madem ki dışa bağımlıyız o halde kaynaklarımızı güvenceye almak zorundayız.”


SOLAR STORAGE & NEXTGEN 2024

07 - 09 Kasım 2024 - İSTANBUL
SOLAR STORAGE 2023
Save
Cookies user preferences
We use cookies to ensure you to get the best experience on our website. If you decline the use of cookies, this website may not function as expected.
Accept all
Decline all
Functional
Tools used to give you more features when navigating on the website, this can include social sharing.
AddThis
Anladım!
Decline