Dr. Turhan Karakaya - Hisense HVAC Türkiye Genel Müdürü; "Yeni İklim Kanunu, 2053 Net Sıfır Emisyon hedefini sadece politik bir söylem olmaktan çıkarıp, hukuki bir yükümlülüğe dönüştürüyor. Bu çerçevede emisyon ticareti, karbon denkleştirme, gömülü emisyonlar ve çevresel adalet gibi kavramlar, artık sanayicilerin, mühendislerin ve yatırımcıların temel gündem başlıkları hâline geldi. İklim Değişikliği Başkanlığı, ülke genelinde ETS’ye tabi işletmeleri denetleyerek, sera gazı izin süreçlerini yönetecek. HVAC sistemlerinin performansı da artık yalnızca verimlilikle değil, iklim dostu olma derecesiyle ölçülecek".
Dr. Turhan Karakaya - Hisense HVAC Türkiye Genel MüdürüBüyütmek için resme tıklayın2025 yazı yalnızca termometrelerin değil, aynı zamanda dönüşümün ibresini de yukarı çekti. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen yeni İklim Kanunu ile birlikte, F-Gaz Yönetmeliği’nin yıllardır süregelen etkisi yeniden gündeme oturdu. Bu iki düzenleme, çevre politikalarının ötesine geçerek ekonomi, sanayi, mühendislik ve enerji altyapısını yeniden tanımlayan bir dönemin kapısını araladı. HVAC (İklimlendirme) sektörü içinse bu; sadece konfor üretme sorumluluğundan çıkıp karbon yönetimi, dijital entegrasyon ve enerji zekâsı gibi alanlara uzanan bir yolculuğun başlangıcı anlamına geliyor.
Yeni İklim Kanunu, 2053 Net Sıfır Emisyon hedefini sadece politik bir söylem olmaktan çıkarıp, hukuki bir yükümlülüğe dönüştürüyor. Bu çerçevede emisyon ticareti, karbon denkleştirme, gömülü emisyonlar ve çevresel adalet gibi kavramlar, artık sanayicilerin, mühendislerin ve yatırımcıların temel gündem başlıkları hâline geldi. İklim Değişikliği Başkanlığı, ülke genelinde ETS’ye tabi işletmeleri denetleyerek, sera gazı izin süreçlerini yönetecek. HVAC sistemlerinin performansı da artık yalnızca verimlilikle değil, iklim dostu olma derecesiyle ölçülecek.
F-Gaz Yönetmeliği ise aslında yıllardır sektörle birlikte evrilmekteydi. 2014 yılında Avrupa Birliği’nde revize edilen ve Türkiye’de de uyumlaştırılan bu yönetmelik, hidroflorokarbonların (HFC) kullanımını sınırlamayı ve daha düşük küresel ısınma potansiyeline (GWP) sahip gazlara geçişi hedefliyordu. Ancak bu geçiş, 2025 İklim Kanunu ile ilk kez yasal bir bütünlüğe kavuştu. Artık yönetmelik hükümleri yalnızca teknik zorunluluk değil; ulusal sera gazı azaltım planlarının ayrılmaz bir parçası hâline geldi.
Yüksek GWP değerlerine sahip gazların tedavülden kaldırılmasıyla birlikte, sektör R-32, R-290, CO2 ve diğer çevre dostu akışkanlara yöneliyor. Bu değişim, ürünlerin yalnızca teknik değil, aynı zamanda çevresel kimlik kazanmasını da sağlıyor. Özellikle VRF sistemlerde bu dönüşüm daha belirgin hissediliyor. Yeni nesil VRF çözümleri artık sadece inverter teknolojisiyle değil; kullanılan akışkanın doğaya etkisi, sistemin yıllık kaçak oranı ve karbon denkleştirme kapasitesi gibi kriterlerle de değerlendiriliyor.
R-32 gibi düşük GWP’li gazların benimsenmesi, projelerde yalnızca regülasyon uyumluluğu sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda tedarik zincirlerinde prestijli bir konum elde etmeyi mümkün kılıyor. Sistem seçimi yapılırken mühendisler artık katalog verimlerine değil, yıllık karbon emisyon senaryolarına ve MRV sistemlerine uygunluğa bakıyor. Bu durum, sistem danışmanlığı kavramını HVAC projelerinde kaçınılmaz hâle getiriyor.
Chiller sistemlerinde ise dönüşüm, özellikle büyük yapılarda Free-Cooling, ısı geri kazanımı ve melez çözümler gibi yeni uygulamaları öne çıkarıyor. Yeni nesil scroll ve santrifüj kompresörlü Chiller’lar, hem verim hem de karbon salımı performansıyla ön planda. Bu cihazların tercih edilmesinde artık enerji etiketi tek başına yeterli değil; karbon ayak izi, yük profiline göre yıllık optimizasyon yeteneği ve akıllı otomasyon entegrasyonu gibi faktörler karar süreçlerini şekillendiriyor.
Isı pompaları da bu dönüşümün güçlü oyuncularından biriR-32 gibi düşük GWP’li gazların benimsenmesi, projelerde yalnızca regülasyon uyumluluğu sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda tedarik zincirlerinde prestijli bir konum elde etmeyi mümkün kılıyor.Büyütmek için resme tıklayın
Hem ısıtma hem soğutma sağlayabilen, fosil yakıt tüketimini ortadan kaldıran bu sistemler, karbon nötr projelerin ana yapıtaşları arasında yer alıyor. Özellikle VRF + Isı Pompası hibrit çözümler, hem enerji verimliliğini artırıyor hem de sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sunuyor.
Bu noktada dijitalleşme, yalnızca konfor değil, karbon zekâsı üretmek için devreye giriyor. Yapay zekâ destekli HVAC otomasyonları, enerji kullanımı ve kullanıcı alışkanlıklarına dayalı olarak optimum senaryolar geliştirebiliyor. Elektrik fiyatlarına göre sistemin çalışma saatlerini planlayan, dış ortam değişimlerine adaptif tepkiler verebilen ve bakım zamanlamalarını önceden tahmin eden bu sistemler, HVAC alanında “önleyici zekâ” kavramını doğuruyor.
Daha da ötesi, dijital ikiz teknolojisi sayesinde artık bir HVAC sistemi hayata geçirilmeden önce sanal ortamda test edilebiliyor. Tasarım anında oluşturulan bu modeller, enerji tüketiminden karbon salımına, bakım döngüsünden arıza simülasyonlarına kadar birçok senaryoyu öngörerek karar vericilere yol haritası sunuyor. Özellikle büyük ölçekli projelerde bu teknoloji, hem riskleri azaltıyor hem de maliyetleri düşürüyor.
Bu dönüşümde insan kaynağı da en az teknoloji kadar belirleyici. Yeşil iş gücünün geliştirilmesi, müfredatlara iklim ve sürdürülebilirlik konularının entegre edilmesi ve HVAC alanında nitelikli uzmanların yetiştirilmesi artık bir tercih değil, zorunluluk. Yeni yasa bu noktada da net: Eğitimden sertifikasyona kadar tüm sistem, iklim dostu bir gelecek için yeniden inşa edilecek.
Türkiye’nin HVAC sektöründe bu süreci en etkin yöneten örneklerden biri de Hisense’in Qingdao’daki üretim merkezi. “Global Lighthouse Network” ağına dahil edilen bu tesis, yapay zekâ ve dijital ikiz teknolojilerini üretimle entegre ederek %40 enerji tasarrufu sağlıyor. Bu yaklaşım yalnızca ürün bazında değil, kurumsal düzeyde de sürdürülebilirliğin simgesi hâline geliyor.
Geleceğin iklimlendirme çözümleri artık “daha soğuk” ya da “daha sessiz” olmanın ötesinde; daha akıllı, daha şeffaf ve daha sorumlu olmak zorunda. Yeni yasa bize bunu söylüyor, pazar bunu talep ediyor, gezegen ise bunu bekliyor.
Ünlü fizikçi Richard Feynman’ın dediği gibi: “Doğayı kandıramazsınız.” HVAC sektörü de artık doğaya rağmen değil, doğayla birlikte çalışan sistemleri inşa etmeli. Çünkü artık mesele sadece hava değil; geleceği iklimle yazmak meselesi.
xx
Değerli Hocamıza makalesini yayınlama imkanı verdiği için teşekkür ediyoruz.
.